12 Şubat 2009 Perşembe

Finlandiya'ya Genel Bir Bakış

Evet günlüğe Finlandiya'nın genel bir değerlendirmesiyle başlayalım. Gerçi 2 hafta içinde bir ülke hakkında insan ne kadar bilgi sahibi olabilir tartışılır ama ben yine de aklmda kalanları kısaca aktarayım. 24 Ocak'ta Tampere'ye indik. Kat kat giyindiğimiz ve "Kuzey kutbuna gidiyoruz" düşüncesiyle yola çıktığımız için hava beklediğimiz kadar soğuk değildi. Sonra gaza gelindi, incecik giyildi ve ciğerin en derinliklerinden gelen öksürüklerle inletildi etraf. Evet dostlar Finlandiya'nın havasına meydan okumaya çalıştım ikinci haftamda ancak ağzımın payını aldım. Ancak iki günlük öksürük ve boğaz ağrısından sonra affedildim.

Şimdi çok temel şeyleri çok kısa şekilde açıklayayım. Birazdan yapacağım değerlendirmelerde mutlaka istisnalar vardır. Ama ben çoğunluğu bütüne yuvarlayıp gözlemlerimi aktaracağım.

Öncelikle Finlandiya insanı gayet şeker. Yani yardım istediğiniz zaman size elinden geleni yapıyor çoğu. Edemiyorsa da bunun nedeni o kişinin İngilizce bilmemesidir diyebilirim ki İngilizce biliyorlar genelde. Ama gidip 50 yaşının üstünde kendi hallerindeki teyzelelere amcalara yol sormamak lazım. Bilenlerin bazıları takır takır sağlam telaffuzla konuşurken bazıları ise tıpkı bizim Türkiye'de yabancı gördüğümüz zamanki paniği yaşıyor. Titreye titreye "Ay nasıl desem" şekline girmeler falan... Ben yabancı olduğum için sanki yıllardır İngilizce'yi sular seller gibi bilen bir insan imajı çiziyorum ki aslında benim görevim "Şu nerede, bu nerede?" diye sormak. O soruya cevap veren ben olsam benim nerelerim titrer kim bilir?

Aman yerde çöp yokmuş, kırmızı ışıkta geçilmezmiş, aman Avrupa tuvaleti bal dök yalaymış. Türkiye ile kıyaslamasını yapamam belki ama bu tip aykırılıkları görebilmek gayet mümkün. Ancak Avrupa Birliği, Schengen uygulaması derken artık Finlandiya ve diğer Avrupa ülkeri tamamen değişik milletlerden gelen insanlarla dolmuş. İşte biri de benim yani. Bu nedenle bu gördüklerimi Fin ırkına mal etmemek lazım elbet.

Sauna denen kavram Finliler için sanıldığından da önemli bir değer. Hayret edilir yahu. Fin kültürünün en önemli sembolü. Sauna ya, bildiğimiz sauna. Finlandiya'daki ilk saunama okuldaki değişim öğrencilerinin klübünün partisinde girdim. Önce kız seansı, erkek seansı sonra da karışık. Bizim gibi birkaç istisna dışında herkes çırılçıplak giriyor sauna. Kız seansı hariç hepsine girdim kimse bir şey demedi yani. Saunadan çıkar çıkmaz karlara çıkmak üstünüzden çıkan buharları izlemek baya güzel. Aslında göl kıyısında olunsa göle girmek lazımmış. O da olur zamanla. Sauna buradaki evlerde mutfak ve banyo ile aynı konumda. Hemen hemen her evde sauna olmakla birlikte, kaldığım yurtta da çamaşır odasının karşısında sauna var. Olay bu kadar açık yani.

Saunayı sevdim mi? Türkiye'de de girmiştim ama burada öyle bir anlatıldı ki neden sevmeyeyim?Ama size ikinci sauna maceramı anlatmalıyım önce. İkisi ilk defa girmek üzere üç arkadaşımla birlikte yurttaki saunadan yer ayırttık. Gayet çamaşır makinesi ayırtır gibi deftere adınızı yazıp 45 dakikalığına saunayı kiralıyorsunuz. Keyfimiz gayet yerinde. Isınan taşların üstüne su döküp (baya tasla su döküyorsunuz yanlış anlamayın) yüzünüze gelen buharı hissediyorsunuz. 80 dereceye varan sıcaklık Allah Allaaaah... Sonra koşa koşa karlara. "Aman ne kadar çılgınız, ne kadar manyağız" diyoruz. Saunaya geri dönüyoruz tam buharlaşacakken ikinci kez karlara çıkıyoruz. Keyfimize diyecek yok yani. Sonra işte Finlandiya'daki ilk maceramız oluyor ve karlara çıkan kapının kapandığı ve dışarıda kilitli kaldığımızı görüyoruz. Üstümüz çıplak altımızda mayo veya havlu var. Saat gece 11e geliyor ve o saatte tüm blokların giriş kapısı kitli. Olsun biz zaten sıcağız diyoruz ama artık soğuğu hissetmeye başlıyoruz.

Ben yardım için bağırmaya başladım kardeşim. Ama böyle bıçaklıyorlarmış gibi bağırıyordum. Panik yaptım tabii yapmadım değil. Sonuçta ilk defa -8 derecede çıplak kalmıştım. Oradan geçen bir amcaya uzaktan bağırdık yardım edin diye. Adam umrumda değil dedi ve yoluna devam etti. Gecenin bir vakti sizden yardım isteyen çıplak 4 genç hakkında siz ne düşünürdünüz bilmem ama o amcaya kızdım ben şahsen. Verandadan çıktım ve hemen yan taraftaki camları tıklatıp yardım isteyemeyi düşündüm. İnsanlar camlarındaki tıkırdıya kalkıp karşılarında çıplak kibar bir çocuk görüp yardım edeceklerdi hesaplarıma göre. Ama burda çift cam vardı ve insanlar müzik dinliyordu. Yani beni çıplak görme şansını kaçırdılar. Kendileri kaybetti ben ona üzülüyorum. Çaresiz döndüm arkadaşların yanına. "Yardım edin!" diye bağırıyordum. Ama öyle "Öleceğiz, gebereceğiz" diye bir korkum yoktu yani ne olacak ki. Ancak çok korkunç bir şekide bağırıyor olmalıydım ki arkadaşım Mülazım "Abi sakin ol, ne yapıyorsun?" dedi. Ben de "E ne yapayım abi? O zaman sen git, bir şeyler yap " diye çıkıştım. Sonra çocuk çıktı, karşı bloklara kadar gitti yardım için. Bayağı yol yürüdü. İyice esintiyi hissediyorduk ve bu durum canımızı sıkmıştı. Kapının önünde bir odun gördük ve kapının da tam şangırrrt diye indirmelik bir camı vardı. Mülazıma bağırdım "İndirelim mi camı?" diye. Hayır dedi. Ama biz camı indirdik. Çok süper bir ses çıktı yalnız onu söyleyeyim. Cam kırıklarının üstünde yalın ayak yürüyüp içeri girdik. Bir tek benim ayağım kesildi. Alışığım ben böyle şeylere, adım atarken dikkat edeceğim diye satranç oynuyormuş gibi düşünmemek lazım sonuçta değil mi? Ciddi bir şey yoktu azıcık kanadı o kadar. Ağlamadım hiç. Neyse Mülazım bize biraz bozuldu tabii. "Ben yardım için o kadar yol gidiyorum, siz benim sözümü dinlemeyip camı kırıyorsunuz aşk olsun" falan dedi. Düşünüldüğünde haklıydı Mülazım. Ama üşümüştük yav. Yani şu anda Finlandiya maceralarıma bu anı ilk sıradan giriş yaptı. Bakalım ne kadar bir numarada kalacak bu anımız?

Vallahi uykum gelmese daha derslerden okuldan ve gece hayatından bahsederdim. Artık bir sonraki yazıya onlar da. Normalde 4'ten önce yatmıyoruz burada sürekli parti falan. Alışık değilim ki ben yılda bir yaparım ben böyle şeyleri. O da yılbaşında yani. Burada iki haftada 4 kez yeni yıla girdik yani bu teorime göre :)

Bu yazımdan sonra blog adresimin reklamını yapacağım. Şu anda hiç okuyucum yok. Eşe dosta söyleyeyim. Zaten onlar için yazıyorum ama en önemlisi paylaşmak için değil mi dostlar?

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle....

7 yorum:

  1. dostum emeğine sağlık. dikkat et saunalarda lan. bi de yerel halktan foto koy artık. yamanmışsın türklere=) .arda

    YanıtlaSil
  2. Can, kıskandım ya benden daha güzel yazmışsın :)
    Maceralarının devamını bekliyoruz

    YanıtlaSil
  3. Abicim süperrr!!!Site harika hikaye ondan da harika (kısa) film çekicem bundannnn.Artık ismini sen koyyyy!!!

    YanıtlaSil
  4. önce Saygın'ın blogu sonra seninki derken Finlandiyaya daha gitmeden gitmiş kadar oldum. :)

    YanıtlaSil
  5. Çok sevdim. keyifli yazımını

    YanıtlaSil
  6. Hımm Peki Fince'den Aric Baska Dil Konusuluormu

    YanıtlaSil
  7. Ülkenin resmi dili Fince ve İsveçce ama İsveçce konuşanlar %5 civarında diye biliyorum

    YanıtlaSil