Yoğun sınav dönemim bitti ve dünkü sınavın sona ermesiyle beraber hayata geri döndüm. En son yazdığım blogda bölüm canavarı olarak nitelendirdiğim baba dersin korka korka girdiğimiz sınavında elimizden geleni yaptık ve sonucu beklemeye başladık. Beklediğim kadar korkunç derecede zor değildi bu nedenle "keşke kendime biraz güvenseymişim" diye ufak bir pişmanlık yaşamadım değil. Ama futbol tabiriyle "biz bu takımı İstanbul'da yeneriz" deyip Mayıs'taki sınavı bekliyoruz dostlarım.
Derslerden bahsedip sizi çok boğdum ama son iki haftam buradaki saçma derslerle uğraşmakla geçti. Geçen haftasonunu çalışmaya ayırmışken "ESN train" organizasyonundan gelen maille sarsıldım. Taa bir ay önceden ayarlayıp siz okuyucularıma bu aralar haber verip şaşırtmayı planladığım harika bir gezi planının yattığını belirten bir maildi bu. ESN train bir ay boyunca Avrupa'da turlayıp çeşitli şehirlerde durup yüzlerce Erasmus öğrencisinin kaynaşıp coşacağı bir tren organizasyonu idi. Biz bu treni 12 Nisan'da Stockholm'de yakalayıp, Norveç'e geçip, Danimarka'da takılıp, 16 Nisan'da Bremen'de inmeyi planlıyoduk. 16 Nisan perşembe gününe geliyordu ve bizim salıya kadar dersimiz olmadığı için biraz Almanya'da turlayıp öyle eve döneriz diye düşünmüş, 20 Nisan'da Tampere'ye dönüş biletini almıştık. Plana iki hafta kala böyle bir mail gelince ders çalışmaktan daralmış kafam iyice allak bullak oldu. Hem dönüş biletimi yakmak istemediğimden hem de kendimi o tarihlerde gezmeye şartladğımdan ötürü arkadaşlarla oturup hemen bir plan yapmaya karar verdik. Uzun süren tartışmalardan sonra, 14 Nisan'da Bremen'e gidip, Frankfurt,Prag,Berlin,Hamburg (Galatasaraylı arkadaşlara takılıyordum "forma alayım mı size" diye baya kzımışlardı, şaka oysa ) gibi şehirleri görüp, 20 Nisan'da Tampere'ye dönmeye karar verdik. Daha öncesinde Bremen-Amsterdam-Paris-Zürih-Münih-Prag-Berlin-Hamburg-Bremen gibi acaip gaza gelip 9 güne sığdırmayı düşündüğüm 3000km lik bir fantezimi paylaşmıştım arkadaşlarla. Olmazmış hakkaten düşününce....
Kaç gündür uyandığımda ilk düşündüğüm sınavlar bitince nereye gideceğim, nasıl bir gezi planı yapayım gibi şeylerdi. Otur sınavını düşün değil mi? Ama biletler pahallı olmasın diye şimdiden uğraşmak lazım. Şu an elimde 9-16 Haziran arasında Bremen'den Barselona'ya gidiş dönüş biletim var mesela. Önünü ve arkasını doldurup hoş bir Avrupa planı neden yapılmasın ki? Mesela 9 Haziran'a kadar Stockholm - Paris - Amsterdam(rövanş) gibi bir rota çizip Bremen-Barselona, 16 Haziran'da Barselona'dan Bremen'e dönerim diye düşünüyorum. İşte 16'sından sonrası meçhul dostlarım. Tampere'ye dönüp odanın kirasını vermek istemediğimden ötürü turuma İtalya ve Doğu Avrupa'yı katıp koca bavulumu Finlandiya'dan alıp güzel İzmir'e dönmek bir alternatif ya da 16'sında Tampere'ye dönüp bavulumu alıp İzmir'e dönüp, eşi dostu alıp kalan Avrupa'yı onlarla gezmek de bir seçenek. Kıbrıs'taki kardeşlerle bir interrail planı olduğundan ötürü böyle bir çıkmazdayım işte. Yazarken benim kafam karıştı okuyunca siz bir şey anlar mısınız bilmiyorum. "O zaman niye yazıyorsun?" demeyin özledim sizi bırakın konuşayım azıcık.
Geçen haftasonu İspanya-Türkiye maçını 10 Türk ve 2 İspanyol birlikte izledik. Artık sayıları az diye mi bilmem efendi efendi oturdu izledi çocuklar. Biz daha çok bağırdık çağırdık sonunda da yenildik biliyorsunuz. Tebrik ettim kendilerini odama doğru yola çıktım. O gece de bizim yurtta, benim katımda komşu bir parti düzenlemişti. Facebook'ta gelen davete baktığımda sağlam bir katılım olacağı aşikardı. Maç boyu "ulan odamı kitledim mi acaba, ya bunlar içip sapıtır benim yatağı dağıtırlarsa" diye paranoyak düşüncelere kaptırdım kendimi. Odamı kitlememiştim ama asayiş yerindeydi. Erken yatmam gereken bir cumartesi gecesiydi ve parti tam zamanını bulmuştu. Dibimde parti düzenlenmiş kırk yılda bir deyip o saate kadar anca 10-15 kişi kalmış olan gruba katıldım. Çoğu kişi merkeze gitmişti çünkü. Alkolün etkisiyle yerde yatıp "öö vööö" diye sayıklayan Fransız oda arkadaşım Pierre'i yatağına götürüp uyuttuktan sonra diğer kafası güzel insanlarla muabbete devam ettim. Erken yatmam gerekiyor demiştim saat 3'tü. Bana müsade deyip odama geldim, saatler 1 saat ileri alınıyormuş al sana 4 :) "Lanet olsun" diyerek dımtıs dımtıs sesleriyle uykuya daldım.
Dün gece sınavlarıma verilen aranın şerefine güzel bir kutlama yaptım. Akşam Lucille adındaki Fransız kardeşin doğum günü partisine katıldık sonra merkeze gidip takıldık. Barselona gezime çok değer verdiğim bir insanın gelemeyeceğini öğrenmek biraz içimi burksa da bu haberi alkollü almak gerçekten iyi oldu, sınav öncesi alsam ağlardım herhalde. Bu sabah uzun bir aradan sonra saati kurmadan kalkmayı planlıyordum. 5'te yatıp sabah 10'da gözü açmak çok sinir bozucuymuş bunu öğrendim.
İşte geçen haftanın olayları bu şekildeydi. 14 Nisan'a kadar işimize gücümüze bakıp ver elini Almanya diyeceğiz. Sonra 23 Nisan'da bir daha Hollanda'ya gideceğim. Hem çok ucuza bilet buldum hem de Gröningen'i özledim, çok güzel bir yer :))) Anne, baba (blogu okuyorlar)gerçekten ders çalışıyorum merak etmeyin, sizi seviyorum...
Kendinize çok iyi bakın dostlarım görüşmek üzere....
Anne baba gerçekten ders çalışıyorum merak etmeyin nasıl bir nottur bayıldım ahah:D
YanıtlaSilBen Irrua Uzman Hastanesi'nden Dr. Rex Kelvin, hastanede yönetimin internette nasıl çalıştığını ve bu yıl insan organlarını alıp sattığımız için tekrar başlamış olduğumuzu söyleyebilirim. Bu teklifle ilgilenen var, Lütfen aşağıdaki e-posta adresinden hastaneye başvurmaktan çekinmeyin: Irrua uzmanı hastanesi, organlar konusunda uzmanlaşmış ve bir donör olarak risk yoktur.
YanıtlaSilVe bu daha fazla bilgi için e-postamız.
irruaspecialisthospital20@gmail.com