Başlığı okuyup 'yine geldi, kafamızı ütüleyecek' diye hiç hayıflanmayın sevgili okurlar, öyle ciddi bir derdim yok. Rafların tozunu alıp günlüğü tazelemek istedim biraz. Hayatın sıradanlığına bir çözüm buldum desem yalan olur ama artık bunca zaman geçirdiğim bu topraklar için 'Kış geldi, etraf karanlık üstelik hava da çok soğuk' demek 2009'da milyonlarca satan bir albümün (!) belli şarkılarını remix yapıp tekrar piyasa sürmek gibi bir şey olur sanırım. Fotoğraf makinesiyle oynama, gitarın tellerine tekrar dokunma veya okunmamış kitap sayfalarına göz atma önemli atılımlar olsa bile yanıbaşımda kafasını şişireceğim kimsenin bulunmaması itiraf etmekten korktuğum ancak gözümü her kapattığımda bana sırıtan acı bir gerçek maalesef.
Dışarı çıktığımda kalın montlara sarılı, boyları 1 metre bile olmamış çocuklarla annelerinin gözetimi altında karşılıklı gülümsemeler veya tek başıma gitmeyi tercih etmek zorunda kaldığım bir barda 'Nasıl gidiyor bakalım? Ne vardı da geldin buraya?' diyen kafası güzel Fin elemanlara 'Olur mu hiç? Bakmayın böyle durduğuma, aslında ben pek mesudum burada' gibi müzikal repliği tadında bir karşılık verip birbirimize içki ısmarlayacak derecede ilerleyen muhabbetler insanı her daim iyi hissettirse de evden giden kişi olarak arkada bıraktıklarımı onların beni özlediğinden daha çok özlemem hiç hoşuma gitmiyor. Özlediğim insanların yanına gittiğimde birlikte geçirilen zamanların verimliliğinin akıl almaz derecede yüksek olması benim 'uzakta olan, her zaman gelmeyen' adam oluşumdan kaynaklı olabilir belki. Yılda 2 kez de olsa memlekette geçen o kısa günlerin büyüsünü bozmamak için buradaki 'yalnız kovboy' triplerine katlanacağımdan korkarım. Hatta zaman zaman 'Benim tazeliğim bir haftada ölür, insanlar da bir yere kadar tahammül eder; ulan ben de ölüp bitmiyorum hiçbirine, böylesi güzel' diye terbiyesizleşeceğimden endişlenirim.
Bu korku ve endişeler aslında yalnızım ayağına şımartılmak isteyen, dışarıya 'büyümemiş çocuk' imajı vermekte çekince görmeyen biraz bencil fakat özünde zararsız; hala gezmek istediği onlarca ülke olan ama artık tren istasyonlarında ve havaalanlarında sabahlamak istemeyen bu bünyeyi yıldırmaz diye düşünüyorum. Sadece can sıkıntısından yazılmış ve içinde hiçbir mutsuzluk öğesi bulundurmayan bu satırlar kimsede olumsuz etki bırakmasın ama kandaki tutarsızlık miktarını en yakın sağlık ocağında ölçtürmek için güzel bir neden olsun. Hadi bakalım!