Bilgilendirici bloglar serimizin ilk bölümüne hoşgeldiniz değerli okurlar. Google'a başlığı yazınca ilk sayfada çıkmışımdır inşallah. Bu yazıda 4 yılımı geçirdiğim ve bir ay önce mezun olduğum güzide okulum ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu hakkında bildiğim, gördüğüm her şeyi anlatarak hem minnet borcumu ödemeye hem de ÖSS tercih dönemindeki mini mini birleri, çalışmış ama belki de gönlüne göre puanlar alamamış ikileri aydınlatmaya çalışacağım.
Okulun tarihçesi (5 yıllık okul zaten kısa bir tarih), bölümleri ve diğer ana bilgiler takdir edersiniz ki http://www.kkk.odtu.edu.tr/ adresinde zaten mevcut. Burada size bu kampuse gidilmeli mi, gittikten sonra neler beklenmeli bunlardan bahsedeceğim.
Kampusun ilk açıldığı 2005 yılından bugüne kadar gözle görülür bir değişim gösterdiği aşikar. 2006 girişli bendeniz, üst dönemlerimden hep "İlk geldiğimizde sadece 3 bina vardı, gerisi hep inşattı, ne market vardı ne bir şey, berbattı berbat" şeklinde haklı hayıflanmalar duymuştum. Ben onlara göre daha şanslı bir nesildim kuşkusuz. Bence şu an sahip olduğu imkanlar açısından son derece modern bir kampus olmuştur ODTÜ KKK. Tek sorun Kıbrıs adasının en tenha yerlerinden birinde kurulmuş olması, Lefkoşa, Girne, Gazimağusa gibi yerlere oranla çok daha küçük ve cansız Güzelyurt'ta bulunmasıdır.
Bu okulu tercih etmeden önce beklentilerinizi iyi analiz etmelisiniz değerli okurlar. Eğer birinci önceliğiniz kaliteli bir eğitim almak ve diplomanızda ODTÜ imzasını görmek ise gelmelisiniz. Fakat, geldikten sonra "Ama ama hani Taksim, hani Tunalı, hani Alsancak gibi canlı öğrencilerle dolu kıpır kıpır yerler? Nerede bunlar?" demeyin. Çünkü öyle yerler bu kampusun civarında bulunmamakta. İlginçtir bu okulda her kesimden insan da vardır. Başka deyişle bu okula gelenler sosyal hayatı yerle bir edip sırf okumaya gelen tipler değildir. Belki onlar da bu beklentiler ile geldiler bilinmez ama durumu gördükten sonra hayatlarına bir şekilde devam ettiler. Ancak bu olumsuz durumu olumlu duruma çevirmek de mümkün olabiliyor. Ders dışında yapacak birşey olmadığı için çok daha fazla ders çalışabiliyorsunuz. "Allah belanı versin" nidalarını duyar gibiyim. Şaka bir yana hakikaten ders çalışma olanakları bence çok iyi. Özellikle ilk senem manastır gibi yurt,okul,yemekhane ve kütüphane -her biri 5 dakikalık yürüme mesafesindedir- arasında geçmişti. Çok da tavsiye etmiyorum böyle bir yaşamı. Her şeyin bir kararı olmalı. Daha önemli bir avantaj ise yine yapacak bir şey olmaması ve yüzlerce kişiyle kader ortağı olmanız sonucu sağlam arkadaşlıklar kurulabilmesidir. Bunu yüreklilikle söylüyorum ki yatılı okul okur gibi üniversite okuduğumuz için lise arkadaşlıkları kadar sağlam, belki ondan bile sağlam bağlar kurabiliyorsunuz. Bu kampusun en önemli getirilerinden biri de budur kesinlikle (Sevgili lise arkadaşlarım sizi unutmak mümkün mü, ben öyle demek istemedim).
Yurt olanakları açısından iddia ediyorum Türkiye'nin en iyilerindendir. Belki de en iyisidir. O açıdan kimsenin şüphesi olmasın. Kampsun göbeğinde, her yere rahatlıkla ulaşabilmeniz açısından avantajlıdır yurtta kalmak. Bir adet yemekhane ve üç tane yurt kantini vardır. Ben sadece üçüncü yurt kantinini beğenirim. Fakat sürekli aynı şeyleri yemek bünyeyi psikolojik olarak sarsacağı için, daha iyi yemeklere sahip bir yemekhane gelene kadar bir çaresine bakın, yapabiliyorsanız yemek yapın. Yurtlarda imkan vardır. Ben istemeye istemeye çoğunluka yemekhaneye gittim, ev yemeklerine daha yakın diye. Ancak kampuste bir yemek sorunu var diyebilirim maalesef.
Kampusun hemen dibinde Kalkanlı köyü vardır. Adı köy olmasına rağmen şu an içinde çok güzel bir pizzacı, bar -bu sene disko bile vardı kapanmış olabilir- ve daha az güzel kebapçıları (2 tane olması lazım) olan bir yerleşim yeridir Kalkanlı. Bir saatlik yol sonucu Girne'ye veya Lefkoşa'ya gitmek istemiyorsanız hemen bir koşu keyif yapayım derseniz Kalkanlı iyi bir seçimdir. Zaten alternatif yok, istmeseniz de bir ay içinde Kalkanlı sizin kutsal mabediniz olur merak etmeyin. Kampusten sık sık Güzelyurt'a servis vardır. Beş dakikada varırsınız, orada daha güzel restaurantlar vardır bence. Ama öğrenciler için çok önemsiz (!) bir ayrıntı: Kıbrıs yemek konusunda biraz pahalıdır.Gece hayatı açısından unutmamanız gereken tek şey Girne ve Lefkoşa'ya akşam 6'dan sonra gitmeye veya oradan dönmeye kalktığınızda taksi tutmak zorunda kalırsınız ve en az 40-50 liraya güle güle dersiniz. Toplu taşıma açısından da bu kadar zengindir (!) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. O parayı vermemek için hep minibüs tutup 10 kişilik gruplarla gittik Girne'ye. Okulun bizim dönemimizde cuma ve cumartesi akşamları Girne'ye makul bir fiyata servis kaldırdığını unutmayalım tabii. Planları ona göre yapmak lazım.
Aktif bir öğrenci olmamama rağmen kampuste çeşitli öğrenci toplulukları vardır. Ben takdir ederim çalışmalarını ama derslerime daha çok zaman ayırdığım için bu anlamda sosyalleşemedim. Onun yerine PES oynadım arkadaşlarımla. Neyse bu çok önemli bir şey değil devam edelim.
Evet ve sonunda eğitim... Her şeyden önce küçük bir kampus olmanın en büyük avantajı çok az kişiyle beraber eğitim görüp, hocalarla çok rahat iletişim kurabilmenizdir. 300 kişilik bir bölümde değil de 30 kişilik bir bölümde okuduğunuzu aklınızda yanyana getirirseniz farkı daha rahat anlayacaksınız. Çok değerli hocalarımız vardır. Kendileri ilk başlarda ana kampusten geliyorlardı, hala da gelmektedirler ancak Kıbrıs Kampusu yavaş yavaş kendi kadrosunu kurmaya başlamıştır ve yanılmıyorsam bu kadro da yıllardır süre gelen ODTÜ kriterlerine dayanarak oluşturulmaktadır. Kısacası eğitimi iyidir okulumun. Elektrik-Elektronik Mühendisliği mezunu olarak bölüm ile ilgili söyleyeceğim çok özel şeyler yok açıkçası. Hocalar kalitelidir. Örneğin mezun olduktan sonra çeşitli şartları yerine getirdiğiniz takdirde meşhur Intel'de (hani şu Pentium'u yapan, evet o) staj olanağınız dahi olabilir bu okulun bağlantıları sayesinde. Yurtdışında yüksek lisans olanakları mevcuttur, mesela bir aksilik olmazsa ben yararlanacağım bu olanaktan. Burada bahsetmek istediğim şey "Diploma geçerli olacak mı, iş bulacak mıyız?" gibi sorular son derece anlamsızdır. Demek ki neymiş? Diploma uluslararası olarak tanınan ODTÜ diplomasıymış. Bu konuda bir sorun olmadığını söyleyebilirim.
Biz değerli ODTÜ KKK öğrencileri yıllardır okulu tanıtmak anlatmak için çabalar sarfettik. İnsanlar anlamamakta ısrar ettiler ama biz vazgeçmedik. ODTÜ dedik, "Vaayyy" dediler; "Kıbrıs Kampusu" denilince, "Hmm olsun, üzülme" diyenler oldu. Kıbrıs dediğimizde az önceki ODTÜ'yü hafızadan silip, "Yakın Doğu mu?" diyenler oldu, "Hayır" dediğimizde "Doğu Akdeniz o zaman" diyecek kadar ileri gittiler. Ana kampuse göre çok düşük ÖSS puanları ile girdiğimiz için para ile ODTÜ diploması almakla itham edildik. Kulaklarımız tıkadık, derslerimize çalıştık, bazılarımız emeğinin karşılığını aldı; diğerleri ise daha hazırlıkta okulu bırakmak zorunda kaldı veya atıldı para vermelerine rağmen.
Sonuç olarak eğer ODTÜ,Boğaziçi,Bilkent, İTÜ gibi okullara giremiyorsanız ve iyi bir diplomaya sahip olmak istiyorsanız bu kampusu bence iyice düşünün. Sizi içi ve dışı gayet modern bir şekilde donatılmış binalarla dolu, eğitim kalitesi yüksek, nüfüsu iki binden bile az güzel bir kampus bekliyor. Hayatımızın baharını bir manastırda geçirme kararı elbette zor bir karar ancak İzmir gibi bir kentte büyümüş bendeniz, diğer arkadaşlarım bahsettiğim büyük okullara giderken ODTÜ KKK tercihimden hiçbir pişmanlık duymadım, en kötü ihtimalle İzmir'de okuma imkanım olmasına rağmen. "İzmir ne alaka?" demeyin, şüphesiz ki Türkiye'nin en güzel şehri.
Yazdıklarım umarım biraz aydınlatıcı olmuştur. Bu satırları okuyan ODTÜ KKK ailesi bireylerinin de onayını almış olduğumu umuyorum. Aylardır böyle bir yazı yazmak istemiştim. Tam istediğim gibi olmasa da hedef kitleme ufacık yararı dokunursa ne mutlu bana.
Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle...
16 Temmuz 2010 Cuma
8 Temmuz 2010 Perşembe
Gerekli Güncelleştirmeler
Dostlarım aradan bir yıl geçmiş, "şunu anlatacağım bunu anlatacağım beni takip edin" demişim ama sözümde durmamışım. Son senenizde önünüzde bir ton ödev, proje, sınav falan olunca zaman bulunamıyor ister istemez. Şimdi her şeyi telafi etme zamanı...
Bloga başladığım dönemlerde kendimi uzaya gönderilen ilk Türk gibi görüyordum; sanki kimse yurtdışına çıkamaz gözlemlerini de aktaramaz diye. Oysa etrafımda bir ton Erasmusçu kardeş türedi bir yıl içinde. Bunun altında kalamayacağım için Finlandiya'ya yüksek lisans için başvurdum ve yeni yayın dönemine bu şekilde giriş yapmak istedim. Bir aksilik olmazsa Eylül ayından itibaren Helsinki'de Aalto School of Science and Technology (eski Helsinki University of Technology) için mücadele edeceğim. Hakettiler valla...
Gezi notlarım artık tazeliğini kaybettiği için bir yıl önceki olayları anlatma hevesim de kalmadı. Biraz daha öğretici aydınlatıcı şeyler yazmak isterim bu konuda. Malum binlerce gencimiz yazın Interrail planı yapıyor ama bir şekilde bu planların çoğu gerçekleşemiyor. Bu konuda ne yapılır ne edilir gibi sorulara açıklık getirebiliriz ama söz vermeyeyim belli de olmaz şimdi. Artık hiçbir şey için söz vermemek lazım rezil oluyoruz sonra.
Belçika'nın Antwerp kentinden bahsetmişim, "Amsterdam'ı boşverin size Barcelona'yı anlatayım" demişim ama kısmet olmamış. Barcelona'nın ardından yurda dönüp 10 gün sonra küfürler eşliğinde bir kez daha yurtdışına çıkıp bu sefer Doğu Avrupa ve İtalya'yı görmeye gittim 3 arkadaşımla birlikte. Krakow ve Budapeşte bu gezinin parlayan kentleri oldular açıkçası. Sonrasında önce İstanbul ardından Ankara'da staj yapıp nefes alamadan son senem için Kıbrıs'a döndüm. Kıbrıs için bir yazı yazmayı gerekli görüyorum. Yakında tercihler yapılacak biliyorsunuz, istedikleri puanları alamayıp bir sene daha da hazırlanmak istemeyen bünyelere yardımcı olmayı da istiyorum.
Eğitici öğretici olacağız diye eski maymunluğumuzdan ödün verecek değiliz tabii ki. Ancak şu dünyada bir dikili ağacım bile yokken azıcık faydam dokunsun isterim değerli okurlar. Blog " ben gezdim gördüm siz de oturun patlayın ezikler" gibi birşeye dönmesin, vallahi üzülürüm.
Yorucu ve korkunç stresli bir senenin ardından sağ salim ODTÜ Kıbrıs'tan Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun oldum dostlarım. Sağolun efenim darısı sizlerin başına. Okul biter bitmez soluğu İstanbul'da Sonisphere Festivali'nde aldım. İlk yazımda bundan bahsederim size sonra da okulu anlatırım diye düşünüyorum.
Bu satırlarla gerekli güncelleştirmeleri yükledik sanırım. Umarım herkesin keyfi yerindedir. Hala oradaysanız, yeniden başlıyoruz.
Bloga başladığım dönemlerde kendimi uzaya gönderilen ilk Türk gibi görüyordum; sanki kimse yurtdışına çıkamaz gözlemlerini de aktaramaz diye. Oysa etrafımda bir ton Erasmusçu kardeş türedi bir yıl içinde. Bunun altında kalamayacağım için Finlandiya'ya yüksek lisans için başvurdum ve yeni yayın dönemine bu şekilde giriş yapmak istedim. Bir aksilik olmazsa Eylül ayından itibaren Helsinki'de Aalto School of Science and Technology (eski Helsinki University of Technology) için mücadele edeceğim. Hakettiler valla...
Gezi notlarım artık tazeliğini kaybettiği için bir yıl önceki olayları anlatma hevesim de kalmadı. Biraz daha öğretici aydınlatıcı şeyler yazmak isterim bu konuda. Malum binlerce gencimiz yazın Interrail planı yapıyor ama bir şekilde bu planların çoğu gerçekleşemiyor. Bu konuda ne yapılır ne edilir gibi sorulara açıklık getirebiliriz ama söz vermeyeyim belli de olmaz şimdi. Artık hiçbir şey için söz vermemek lazım rezil oluyoruz sonra.
Belçika'nın Antwerp kentinden bahsetmişim, "Amsterdam'ı boşverin size Barcelona'yı anlatayım" demişim ama kısmet olmamış. Barcelona'nın ardından yurda dönüp 10 gün sonra küfürler eşliğinde bir kez daha yurtdışına çıkıp bu sefer Doğu Avrupa ve İtalya'yı görmeye gittim 3 arkadaşımla birlikte. Krakow ve Budapeşte bu gezinin parlayan kentleri oldular açıkçası. Sonrasında önce İstanbul ardından Ankara'da staj yapıp nefes alamadan son senem için Kıbrıs'a döndüm. Kıbrıs için bir yazı yazmayı gerekli görüyorum. Yakında tercihler yapılacak biliyorsunuz, istedikleri puanları alamayıp bir sene daha da hazırlanmak istemeyen bünyelere yardımcı olmayı da istiyorum.
Eğitici öğretici olacağız diye eski maymunluğumuzdan ödün verecek değiliz tabii ki. Ancak şu dünyada bir dikili ağacım bile yokken azıcık faydam dokunsun isterim değerli okurlar. Blog " ben gezdim gördüm siz de oturun patlayın ezikler" gibi birşeye dönmesin, vallahi üzülürüm.
Yorucu ve korkunç stresli bir senenin ardından sağ salim ODTÜ Kıbrıs'tan Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun oldum dostlarım. Sağolun efenim darısı sizlerin başına. Okul biter bitmez soluğu İstanbul'da Sonisphere Festivali'nde aldım. İlk yazımda bundan bahsederim size sonra da okulu anlatırım diye düşünüyorum.
Bu satırlarla gerekli güncelleştirmeleri yükledik sanırım. Umarım herkesin keyfi yerindedir. Hala oradaysanız, yeniden başlıyoruz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)